Google+ Dalgın Sular

12 Ekim 2013 Cumartesi

Gupse Kimdir?


Gupse, "Dalgın Sular" çizgi roman evreninde fantastik bir karakterdir ama hikayesi,  tarihsel gerçeklerden beslenmektedir. Gupse hikâyesinin yazım çalışmaları, "Dalgın Sular" kolektifinin Adapazarı katılımcıları tarafından geliştirilmiştir. 

Gupse, 1840’larda Kafkasya’da doğmuştur; rivayetlere göre, geçmişi İskitlere kadar uzanan Abhaz bir ailenin güzel kızıdır. Gupse, asker kökenli bir Rus ile evlenir ve bir oğlları olur fakat bu evlilik, hem Rus hem de Abhaz çevreleri tarafından hoş karşılanmaz.  Bir süre sonra Gupse’nin kocası, Kırım Savaşı’na katılır ve ardından “ölüm haberi” gelir.

Gittikçe yalnızlaşan Gupse, bir gün ibadet etmek için ormana  gider ve orada Hain ile karşılaşır. Hain, Dalgın Sular evrenindeki Yedi Uyurlar'ın ölümlülüğe öfkeli kahramanı olarak çatışma ve savaş nerede ise, oraya gitmektedir. Hain, ormanda Gupse’yi görür; genç kadın, “hayat ağacı”nın altına oturmuş dua etmektedir. Hain, gördüğü kadının güzelliğinden büyülenir ve ona yaklaşır.

1860’ların başlarında “Kafkas Sürgünü” meydana gelir. Gupse, “zorunlu göç” sonucu yollara düşer. Onu, sürülen Kafkas halklarını taşıyan teknelerin birinde görürüz. Tekne,  Kefken – Adapazarı’nda karaya vurur. Daha sonra Gupse, İstanbul’a ulaşır. Gupse, çaresizdir ve yanında Hain’den olan oğlu vardır. Kendini tükenmiş hisseden Gupse, oğlunu Beyazıt'taki "pazar"da satar.

Ama çocuğunu sattığı ve satmaktan vazgeçtiği an, “Vazgeçtim” diye bağırır. Bu an, aynı zamanda Gupse'nin “bugün”e dirildiği an olur.
Gupse "Vazgeçtim" diye haykırırken...

22 Eylül 2013 Pazar

Zamanın Dokusu Yırtıldı!



Fantastik evrenimizin çıkış noktası, 1980’lerde Haliç’in dibi temizlenirken, bir şey olduğu İstanbul’un "geçmişini kusmaya" başladığı idi.

Hikayenin bugününe baktığımızda İstanbul, “geçmişiyle iç içe yaşıyor” olmaktan ötürü neredeyse kilitlenme noktasına geliyor. İstanbul’un değişik yerlerine dağılmış ve birbirlerinden bağımsız dirilenler (yeniden canlananlar) ile  İstanbul’un bir arada yaşadığı bir evrenden söz ediyoruz. 

Çizgi roman olarak kolektif üretim sürecine girdikten sonra, bu olanı “zamanın dokusunun yırtılması” olarak tarif etmeye başladık. Ve bunun tarihte ilk kez yaşanmadığına ikna olduk. 


 Fantastik evrenimizin zemini şuydu: Tarihte “zamanın dokusunun yırtıldığı ve geçmişin geri gelmeye başladığı” anlar olmuştur. Ancak tarihteki böylesi olaylar hep belirli mekanlarla sınırlı kalmıştır. 1980'ler itibariyle yaşanmaya başlayan zaman yırtılmasının ayır edici yönü ise, merkezi İstanbul olmakla birlikte, ölçeğinin küresel olmasıydı.

Fantastik bir evren içindeyiz ama geçmişin ve tarihin gerçekliğinden varlık kazanmış bir evren!

Zamanın dokusunun neden yırtıldığı hakkında bir takım fikirlerimiz, hayallerimiz ve belki de hakikatlerimiz var ama hiçbir zaman tam olarak bilmiyoruz. 

Dalgın Sular 

21 Eylül 2013 Cumartesi

Dalgın Sular 3. Sayı

“Sahte Peygamber” adıyla Temmuz 2013 tarihinde çıktı!


Erhan: “Bana bunu nasıl yaparsınız lan? Gözümün içine bakıyordunuz… Nerede lan o? 
Sayfa 7

 Erhan, belindeki silahla Sirkeci Garı’na gelir, uzaktaki bir siluete doğru yürümeye başlar.
 Sayfa 9


“Ben sonuncuyum! Ben seçildim ve sizlere ölümün sırrını öğretmek üzere geri gönderildim”
Kemal Kirişçi – Sahte Peygamber, Sayfa 16


Ölümden Geldi – Manşet
 Sayfa 17

Destur ahali. Yol verin geçsin münafıklar. 
Sayfa 26

Davut Paşa Kışlası’nı tarihin ilk canlı müzesine dönüştüreceğiz! 
Sayfa 30

5 Eylül 2013 Perşembe

Dalgın Sular 2. Sayı


“Kanım Yerde Kalmayacak” adıyla Haziran 2013 tarihinde çıktı!


“Gotlarla cadıların, zebanilerin çiftleşmesinden oluşan hilkat garibeleri, ölümden dönen zebaniler” diye anılan Hunlar’dan da o sırada haberdar olduk” 
Yedi Uyurlar, Sayfa 3

“Sonra bir gün Dion hiç habersiz ortadan kayboldu. Birkaç gün sonra birdenbire ortaya çıktı, Trakya Ovası’ndan geliyordu.”
Sayfa 4

“Benim adım Dionysios. Şarabı ben kutsarım. Ben de öldüm, ölüp de dirildim.”
Sayfa 6

Klasik otopsiye başlandı. Cesedin neredeyse tüm kanının çekilmiş olduğu tespit edildi.
Sayfa 17

-Bak kızım! Son kez soruyorum: Erhan nerede?
-Bil… Bilmiyorum!
Sayfa 26

30 Ağustos 2013 Cuma

İzmir Enstitü Ve Dalgın Sular Buluşması



"Kolektif Bir Sanat İçin: Zemin, Sorunlar, Ufuklar"
6-7-8 Eylül 2013 – İzmir ve Şirince



İskender Savaşır, Zeynep Sayın, Ayşe Çavdar, Necdet Subaşı, İhsan Metin Erdoğan ve Doğan Karabulut'un katılımıyla,

Kuşaklar Silsilesi,
Taşranın Ruhu,
Zamanın Dokusu Ne Zaman Yırtılır? Ve Yedi Uyurlar
İzmir Hakkında Konuşulmayanlar,

Cumhuriyet Dönemi’nden bu yana, İzmir’in kültürel anlamda kendinden beklenileni verip veremediği tartışıladursun, oturduğumuz yerden bu tartışmanın sonucunu beklemeye niyetimiz yok. Aksine buna bir son vermek için gerekli olan entelektüel hareketlenmenin, küçük de olsa bir adımını atmış olmanın heyecanını taşıyoruz. Sizde, bu başlıkların en az birine yakınlık duyuyor, dinlemek ve tartışmak istiyorsanız; 6-7-8 Eylül'de İzmir Enstitü'de buluşalım.



Programın 8 Eylül'deki oturumu, Şirince'de bulunan Tiyatro Medresesi'nde ve Yedi Uyurlar Mağarası'nda yapılacaktır.

Programın Detayları

 6 Eylül Cuma
18.00 - Açılış ve Dinleti
19.00 - Film Okuma: İhsan Metin Erdoğan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind)
23.00 - Kapanış
7 Eylül Cumartesi
Tüm gün Paneller
Kuşaklar Silsilesi: İskender Savaşır, Ayşe Çavdar, Zeynep Sayın
Taşranın Ruhu: Necdet Subaşı, Ayşe Çavdar
İzmir Hakkında Konuşulmayanlar: Doğan Karabulut
8 Eylül Pazar
08.00 -  Şirince'ye yolculuk
09.30 - Tiyatro Medresesi'ne varış, Kahvaltı ve Söyleşi (Zamanın Dokusu Ne Zaman Yırtılır? - İskender Savaşır)
12.00 - Yedi Uyurlar Mağarası'na ziyaret ve performanslar
13.30 - Öğlen Yemeği
14.00 -  Senaryo Atölyesi, Çizgi Atölyesi
17.00  - FRP
19.00 - İzmir'e Dönüş

Enstitü
1405 sokak, No:17 Kahramanlar, Alsancak - İzmir (TRT binasının karşısı)
Kayıt ve iletişim: 0539 729 23 67

23 Ağustos 2013 Cuma

Gece Kraliçesi Kimdir?


Gece Kraliçesi, tarihte gerçekten yaşamış bir kişilik değildir. O,  Mozart’ın “Sihirli Flüt” operası için yaratılmış bir figürdür. Gece Kraliçesi, ilk kez 1791’de Viyana’da, Mozart’ın operasıyla biz “fanilere” ve dünyaya kendini tanıtmıştır.  Ece,  daha sonra Dalgın Sular’a karışıp zaman içinde yüzlerce yüz olmuştur.

Çizim: Fırat Bingöl


Biz, Dalgın Sular fantastik evrenindeki Gece Kraliçesi’ni tarih ve zaman içerisindeki aksaklıkları düzeltmek için icat ettik. (yada ödünç aldık) Gece Kraliçesi, tabi ki bir süper kahraman ama batılı örneklere göre kıyasla daha ulvi ve insani yanları içinde barındırıyor. Ece’nin amacı, zamanın dokusu yırtıldığında oluşan arızalara “akışkanlık-düzen“ kazandırmaktır. O, anlatı evrenimizdeki eylemlere hareket kazandırırken, bize; gecenin, uykunun, karanlığın, aklın, akıldışının, düzenin hatta sezginin anlamı ve görünümleri üzerine düşünme fırsatı sağlıyor.

Gece Kraliçesi, gecenin karanlığında ölümün muğlak olduğunun farkındadır ve bu yüzden çoğunlukla ölümden gelenlerin, yani dirilenlerin yanındadır. Dalgın Sular’da, Ece’nin Yedi Uyurlar’ın en büyüğü Hadrianus ile özel bir bağı bulunmaktadır.

Gece Kraliçesi, gece ile gündüz, ölüm ile yaşam arasında varolan mekân ve zamanda meydana gelen düğüm ve kördüğümleri çözmek için biz insanların arasındadır.

Çizim: Dinç Onur Aydın


Gece Kraliçesi ve Hızır, geleneksel teolojide “melek” kavramı ile işaret edilmeye çalışan bir üst irade seviyesinde yer almaktadırlar. Ama aynı zamanda bu iki kahramanımız, insanı boyut ve şahsiyet taşımaktadır. İkisininde üst iradesinin vuku bulması insanlarla, bizlerle temasına bağlıdır.

Gece Kraliçesi ve Hızır “zamanın dokusu yırtıldığında” meydana gelen düzensizliği tamir etmeye, tekrar zamanda ve dünyada düzeni/ahengi sağlamaya çalışır. Fakat Gece Kraliçesi ile Hızır arasında önemli bir fark vardır. İki süper/ulvi kahramanımız aynı ortak motivasyon ile hareket etseler dahi, farkı davranışlar göstermektedirler. Çünkü Gece Kraliçesi’nin dünyanın / varlığın düzeninden anladığı ile Hızır’ın anladığı farklıdır. Bu sebeple iki kahramanımızın da zaman içindeki yırtılmaya yapacakları müdahale farklı olacak, çoğu zamanda karşı karşıya geleceklerdir.

Gece Kraliçesi, bir “melek” olarak zamanın dokusunu / düzeni tek başına tamir edecek güce muktedir değildir. Bu yüzden O, diğer insanların ve belki de Hızır’ın yardımına ihtiyaç duyar.  Çünkü zaman, insanlığındır ve tarihindir. Zamanın dokusunda iyileştirme yapacak olan Ece, dokuyu insanlar olmadan onaramaz.

Gece Kraliçesi, varlık halinin sonucu olarak “zaman” üzerine yapacağı iyileştirmede karanlıktan hareket ederek, gecenin hakimiyetini kurmaya çalışacaktır. O, insanların enerjisini ve hikayelerini derleyip karanlığa taşımak istemektedir.

Dalgın Sular evrenindeki dirilenler, ölümden dönenler; karanlığa, muğlak olana, iç çatışma ve geçmişe daha fazla enerji ve arzu taşıdıkları için; Gece Kraliçesi çoğunlukla ölümden dönenlerin yanında olacaktır.

Dalgın Sular’ın Gece Kraliçesi, Varlık’ın vücut-cisim kazanmış hali olabilir, hatta öyledir. Gece Kraliçesi, ölümden gelenlerin, dirilenlerin bakış açısını temsil eden, onların dili olmayı deneyen, onların “haklarını gözeten” ilkeler bütünü ve figürdür. 

15 Ağustos 2013 Perşembe

Dalgın Sular 1. Sayı

“İlk Gelenler” adıyla Haziran 2013 tarihinde çıktı!


Hızır: “Başladı işte;  zamanın dokusu yine yırtıldı. Kafası karışacak insanların, belalarını bulacaklar.” 
Sayfa 4


Gece Kraliçesi: “Sen mi geri durmayı öğütlüyorsun ihtiyar? Sen mi kafa karıştırmaktan bahsediyorsun?”
Sayfa 5



Hızır: “Ashab-ı Keyf bir kez daha uyandı. Bunları bekliyorduk. Ama bu anlaşılmaz hikayenin en bilinmezi, Aykız’ın iradesi.”
Sayfa 7


T. Uyar

Ellerimle koparıp aldığım, sahip olduğum ışık
Bir odada azıcık!...
Sayfa 8


Feride’nin hazin hikâyesi, 16 Ağustos 1999, Sapanca
Sayfa 11

6 Ağustos 2013 Salı

Dalgın Sular'dan Bülent Somay


Bülent Somay
Evren genişliyor. Bir yandan da ufkumuz daralıyor; olabilecek herşeyin olduğunu, görülebilecek herşeyin görüldüğünü sanıyoruz giderek. İşte elimizdeki dünya bu; ister beğenin, ister beğenmeyin. 

“Ben başka dünya isterim!” diye tutturursanız, iyi ihtimalle yerinizde sayarsınız, muhtemelen de aşağılara yuvarlanırsınız, derine, iyi saatte olsunlarla ismi lazım değillerin yanına.

Bilmediğimiz dünya küçülüyor mu? Hayır, o bizim bilme, anlama, tanıma, anlamlandırma çabalarımıza kayıtsız; değişmiyor ya da değişse bile biz bunu bilmiyoruz, adı üstünde “bilmediğimiz dünya”

Fantezi bize gaipten haber vermez, tersine, bilineni, bilindiğini sandığımızı alır, hırpalar, tersyüz eder, içini dışına çıkarır ve yeni bir kılıkta önümüze koyar. O zaman biz de dünyaya yeni gözlerle bakmayı başarırız. (belki, İnşallah) “Çünkü” diyor Ursula Le Guin, “Fantezi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler de bilir, zaten çoğu bu yüzden fantazilerden korkar. Fantazideki hakikati, yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna, gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma, hatta tehdit oluşturduğunu bilirler.

Ejderhalar, yeraltındaki hobbitler, dirilen ölüler, gücü her şeye yeten büyücüler, kötü kalpli cadılar, hepsi bize bu hayat hakkında bir şeyler söyler. Fantezi yazmak zordur, ama onu okumak ve dinlemek de zordur. Önce, bu hayatın olabilecek tek hayat, bu dünyanın olabilecek tek dünya olduğu hakkındaki önyargımızı bir yana bırakmamız gerekir. Önyargı ise daha tehlikeli bir düşmandır; çünkü içeridedir, görülmesi ve tanınması daha zordur.

Bülent Somay
Dalgın Sular 2. Sayı

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Basında "Dalgın Sular" - 2012



Radikal: “Travmalar süper kahraman olarak dirildi” 


“Dalgın Sular” projesiyle buluşan profesyonel çizer, yazar, tarihçi ve psikoterapistler; cezaevi, göç ve deprem mağduru liselilerle paslaşarak fantastik bir evren yarattı. Türkiye’nin travmaları, İstanbul’da süper kahramanlara dönüşüyor.
Haber: Emel Alptekin  - 22.02.12



Agos: “Masal hatırlamanın tehlikesiz yoludur”


Masallar üzerine kurulu haftalık bir çizgi roman dergisi yayınlamak üzere oluşan “Dalgın Sular” projesi yola çıktı. Gönüller tarafından yürütülen bu “fantastik” proje, destekçilerini arıyor.
Haber: Zeynep Ekim Elbaşı - 31.08.2012



Sabah: “Bu çizgi roman İstanbul’u geçmişiyle yüzleştirecek”


Göçmen çocukları, evsizler, minik tutuklular. Hepsi aynı çizgi roman için çalışıyor. “Dalgın Sular” da bir zaman kayması yaşanıyor ve geçmişten günümüze, İstanbul’un tüm karakterleri aynı zaman diliminde yaşamaya başlıyor.
Haber: Mirey Fessayeh - 15.12.2012





Yeni Şafak :  "Yoksun kalmış çocuklar için"



"Dalgın Sular" sergisi, Aralık Derneği'nin çağrısı ile başlayan aynı adlı projenin ilk tanıtım faaliyeti. Proje, Çocuk Esirgeme Kurumu ve cezaevlerindeki çocuklara yönelik bir dizi eğitim programını da kapsıyor.  27.03.2012


25 Temmuz 2013 Perşembe

Dalgın Sular'dan Murat Belge

Murat Belge

İskender’in birçok insanla birlikte epey uzun bir zamandır bu proje üstünde – üstünde mi, altında mı, içinde mi, o da karışık- çalıştığını biliyorum. Biliyorum çünkü Bende Dalgın Sular evrenine bir taraftan takıldım. Benim takıldığım taraf, özellikle çizerlere, İstanbul’da Bizans’tan kalanları göstermek, daha doğrusu gösterememekti, benden bekleneni yaptım.

Projenin genel mahiyetini “Bir yerinden takılma" projesi diyebiliriz. Çizgi roman, tanımı gereği, “work-in-progress”tir; “arkası var” dır. Ama Dalgın Sular çizgi-romanının tuhaf bir “arka”sı var: bu çalışma sadece bir çizgi halinde uzayıp gitmiyor, yanlara doğru da, enine genişliyor. Çünkü sonsuz bir “katılım” haznesi olarak kurulmuş. Kimin nerede, ne zaman ve nasıl katılacağı belli değil. Belki de kimse asla katılamaz. Ama yapısı her olasılığa açık. 

Biri burada gördüğü bir şeyden esinlenip bir oyun yazabilir, bir başkası beste yapabilir. Yani bu “anlatı”, başka bir takım ürünlerin üretilmesini teşvik edebilir. Bu “yapı”nın yada “yapısızlık”ın önemli bir avantajı var:  Hayatın kendisi gibi, “ucu açık” olması. Karşınıza ne çıkarsa, onunla… Dolayısıyla, Dalgın Sular aslında bir “macera”!
Murat Belge ve Dalgın Sular ekibi İstanbul'un tarihi alanlarını gezerken - Mayıs 2012

“Hızır Aleyhüsselam geliyor, Gece Kraliçesi ile konuşuyor…Ölüler diriliyor….” Dalgın Sular’daki diriliş, “olma”nın bir yöntemi; herkes, herkes ile çağdaş olabiliyor. Bu evrende, geçmiş tıpkı gelecek de olduğu gibi şekillenmemiş, dolayısıyla geçmişinde değişime açık olduğunu görüyoruz. Proje sahibinin çıkış noktasında “auteur” olan çalışmasının değişerek, “ekip çalışması”na dönüştüğü bir süreci yaşıyoruz. Önceden belirlenmişliği reddetmek ve ucu belirsiz bir “prodüksiyon” sürecine girmek...

1.Sayı ile Dalgın Sular seferine çıkıyor. Bize de “yolun açık olsun” demek düşüyor. Gemiye binmek isteyenlerin iskeleye yanaşmasını beklemelerine gerek yok. Bir motora binip yetişebilirler.

Murat Belge
Dalgın Sular 1. Sayı


5 Temmuz 2013 Cuma

Hızır Kimdir?

 

Hızır Hakkında




Hızır; Türk, İslam ve Ortadoğu inançlarında peygamber olması muhtemel kişiler arasında sayılır. Hıdır veya Kıdır olarak da söylenir. Zor anlarında insanların yardımına koşar, başkalarının kılığına bürünebilir, olağanüstü özellikleri olan bir peygamber olarak düşünülür. Ölümsüzlüğe ulaştığı söylenir.
çizim: Fırat Bingöl

İsminin, Belkâ bin Melkan, künyesinin Ebü'l-Abbâs olduğu ve soyunun Nuh'un Sam isimli oğluna dayandığı bildirilmiştir. Bazıları da Hızır'ın İsrâiloğullarından olduğunu söylemiştir. İdris, İlyas ve Hızır'ın bir ve aynı kişiliğin değişik zaman ve mekânlarda aldıkları farklı isimlerden ibaret olduğu, bu kültürün eski Mısırda Toth, İbranilerde Enoch veya Yunanlılardaki Hermes kültü ile özdeş oldukları düşüncesi yaygındır.
çizim: Dinç Onur Aydın

Hızır, Dua ettiğinde veya verdiği bir elma yenildiğinde kısır kadınların çocuğu olur. Bilgelik ve hikmet sahibidir. İnsanlara yardımcı olan kutlu bir kişidir. Başı sıkışan iyi insanların yardımına koşar. Kuran'da adı doğrudan geçmez ve peygamber olduğu da belirtilmez fakat bu yönde işaretler vardır.

Hızır'ın Sümer kökenli bir kişi olduğu da iddia edilir. Sümerlerden beri var olduğu öne sürülmektedir. Sümerlerdeki Hasısatra ile aynı kişi olduğu düşünülebilir. Ölümsüzlük suyunu içtiği için ölüp yeniden dirilebilir. Elbiseleri yeşildir. Bu anlamda doğayı simgeler.
çizim: Fırat Bingöl

Havada dolaşır, su üstünde yürür. Kılıktan kılığa girebilir. Doğadaki varlıklara söz geçirebilir. İnsanlara göründüğünde kendini tanıtmadığı müddetçe kimse onun gerçek kimliğini bilemez. İnsanları sınavdan geçirir, bazen bir derviş, bazen bir yoksul kılığına bürünür.

Aç olduğunu söyler, iyilikle karşılık verenleri ödüllendirir, tam tersine kendini kovup açlığını gidermeyenleri cezalandırır. Yaraları iyileştiren ilaçlar yapar veya içeriklerini tarif eder.
çizim: Fırat Bingöl

Bazen kör olarak tarif edilir ama göze ihtiyacı yoktur, çünkü o kalp gözüyle her şeyi görür. Hızır, kutuptur.