Google+ Dalgın Sular : Eylül 2013

22 Eylül 2013 Pazar

Zamanın Dokusu Yırtıldı!



Fantastik evrenimizin çıkış noktası, 1980’lerde Haliç’in dibi temizlenirken, bir şey olduğu İstanbul’un "geçmişini kusmaya" başladığı idi.

Hikayenin bugününe baktığımızda İstanbul, “geçmişiyle iç içe yaşıyor” olmaktan ötürü neredeyse kilitlenme noktasına geliyor. İstanbul’un değişik yerlerine dağılmış ve birbirlerinden bağımsız dirilenler (yeniden canlananlar) ile  İstanbul’un bir arada yaşadığı bir evrenden söz ediyoruz. 

Çizgi roman olarak kolektif üretim sürecine girdikten sonra, bu olanı “zamanın dokusunun yırtılması” olarak tarif etmeye başladık. Ve bunun tarihte ilk kez yaşanmadığına ikna olduk. 


 Fantastik evrenimizin zemini şuydu: Tarihte “zamanın dokusunun yırtıldığı ve geçmişin geri gelmeye başladığı” anlar olmuştur. Ancak tarihteki böylesi olaylar hep belirli mekanlarla sınırlı kalmıştır. 1980'ler itibariyle yaşanmaya başlayan zaman yırtılmasının ayır edici yönü ise, merkezi İstanbul olmakla birlikte, ölçeğinin küresel olmasıydı.

Fantastik bir evren içindeyiz ama geçmişin ve tarihin gerçekliğinden varlık kazanmış bir evren!

Zamanın dokusunun neden yırtıldığı hakkında bir takım fikirlerimiz, hayallerimiz ve belki de hakikatlerimiz var ama hiçbir zaman tam olarak bilmiyoruz. 

Dalgın Sular 

21 Eylül 2013 Cumartesi

Dalgın Sular 3. Sayı

“Sahte Peygamber” adıyla Temmuz 2013 tarihinde çıktı!


Erhan: “Bana bunu nasıl yaparsınız lan? Gözümün içine bakıyordunuz… Nerede lan o? 
Sayfa 7

 Erhan, belindeki silahla Sirkeci Garı’na gelir, uzaktaki bir siluete doğru yürümeye başlar.
 Sayfa 9


“Ben sonuncuyum! Ben seçildim ve sizlere ölümün sırrını öğretmek üzere geri gönderildim”
Kemal Kirişçi – Sahte Peygamber, Sayfa 16


Ölümden Geldi – Manşet
 Sayfa 17

Destur ahali. Yol verin geçsin münafıklar. 
Sayfa 26

Davut Paşa Kışlası’nı tarihin ilk canlı müzesine dönüştüreceğiz! 
Sayfa 30

5 Eylül 2013 Perşembe

Dalgın Sular 2. Sayı


“Kanım Yerde Kalmayacak” adıyla Haziran 2013 tarihinde çıktı!


“Gotlarla cadıların, zebanilerin çiftleşmesinden oluşan hilkat garibeleri, ölümden dönen zebaniler” diye anılan Hunlar’dan da o sırada haberdar olduk” 
Yedi Uyurlar, Sayfa 3

“Sonra bir gün Dion hiç habersiz ortadan kayboldu. Birkaç gün sonra birdenbire ortaya çıktı, Trakya Ovası’ndan geliyordu.”
Sayfa 4

“Benim adım Dionysios. Şarabı ben kutsarım. Ben de öldüm, ölüp de dirildim.”
Sayfa 6

Klasik otopsiye başlandı. Cesedin neredeyse tüm kanının çekilmiş olduğu tespit edildi.
Sayfa 17

-Bak kızım! Son kez soruyorum: Erhan nerede?
-Bil… Bilmiyorum!
Sayfa 26