Bülent Somay |
“Ben
başka dünya isterim!” diye tutturursanız, iyi ihtimalle yerinizde sayarsınız, muhtemelen
de aşağılara yuvarlanırsınız, derine, iyi saatte olsunlarla ismi lazım
değillerin yanına.
Bilmediğimiz dünya küçülüyor mu? Hayır,
o bizim bilme, anlama, tanıma, anlamlandırma çabalarımıza kayıtsız; değişmiyor
ya da değişse bile biz bunu bilmiyoruz, adı üstünde “bilmediğimiz dünya”
Fantezi bize gaipten haber vermez,
tersine, bilineni, bilindiğini sandığımızı alır, hırpalar, tersyüz eder, içini
dışına çıkarır ve yeni bir kılıkta önümüze koyar. O zaman biz de dünyaya yeni
gözlerle bakmayı başarırız. (belki, İnşallah) “Çünkü” diyor Ursula Le Guin, “Fantezi
elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler
de bilir, zaten çoğu bu yüzden fantazilerden korkar. Fantazideki hakikati,
yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna,
gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma, hatta tehdit
oluşturduğunu bilirler.
Ejderhalar, yeraltındaki hobbitler,
dirilen ölüler, gücü her şeye yeten büyücüler, kötü kalpli cadılar, hepsi bize
bu hayat hakkında bir şeyler söyler. Fantezi yazmak zordur, ama onu okumak ve
dinlemek de zordur. Önce, bu hayatın olabilecek tek hayat, bu dünyanın
olabilecek tek dünya olduğu hakkındaki önyargımızı bir yana bırakmamız gerekir.
Önyargı ise daha tehlikeli bir düşmandır; çünkü içeridedir, görülmesi ve
tanınması daha zordur.
Bülent Somay
Dalgın Sular 2. Sayı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.