iskendersavasir.comwebsitesi, Haziran 2018’de kaybettiğimiz İskenderSavaşır’ın
kültürel çalışmalarına ulaşmak isteyenlere yardımcı olmak; daha önemlisi
onu, hiç tanımamış insanlara tanıtmak amacıyla kuruldu.
Savaşır’ın eşi İştarGözaydın ve öğrencisi BatuhanSaç'ın
önderliğinde ortaya çıkan web ortamına, sizlerin de katkılarını bekliyoruz.
İskender Savaşır'a ait sitede bulunmayan her türlü materyali bize
ulaştırabilirsiniz...
İskender Savaşır
“Ben
konuşmaya devam ediyorum. Benim için eğitim böyle bir şey.
İsterseniz çok geriye götürelim bunu, Platon’un Sempozyum’una, konuşmak benim
için bir Şölen dir. İçeriz, konuşuruz, tatlı tatlı yanlışlarımızı
birbirimize gösteririz. Benim için eğitim denen şey, sözün sürekliliğidir.”
Elké, mitolojik bir karakterin Mezopotamya kültüründe geçen
isimlerinden biri aslında. Her kültürde farklı isimlerle biliniyor. Ermenilerde
Alk, Orta Asya Türklerinde ve Anadolu’da Alkız, Albastı Karısı, Almast,
Kürtlerde Elké, Pirevok, Pirebok olarak söylencelerde geçiyor. Roman çıkış
noktasını Lilith mitinden alıyor. Kutsal kitaplarda yer almasa da mitolojide ve
birçok kadim inanışta, Âdem’in ilk eşi Lilith’ten bahsedilir.
Bu inanışa göre; aynı topraktan yaratılmış olmalarına rağmen
Lilith’ten Âdem’e biat etmesi istenir. Kabul etmeyince gözden düşer, eşitlik
ısrarında diretince de cennetten kovulur. Bu romanın ana karakterlerinden biri
olan Elké de, Lilith’e yapılanları kabul etmeyip lanetlenen ve yeryüzüne
sürülen melek soylu varlıklardan biridir. Bin yılların unutuşunda, kuş uçmaz
kervan geçmez, zemherilerin kış masalları fısıldadığı bir dağ köyü… Ateşin
başında, o eski dillerin kadim söylencelerini anlatırdı masalcı kadınlar.
Büyülenmiş gözlerinde karanlığı kovalayan alevlerin oynaştığı çocuklar,
masalların gerçek olmadığı için bu kadar güzel olduğunu bilmeyecek yaştaydılar.
Kadim kültürlerde benzer karşılıkları olan ve her bir dilde farklı isimlerle
bilinen Elké ve onun bin yıllar süren intikamı, o eski dağ köyünü ve ailenin
peşini bırakmayarak nesilden nesle yenilenecektir.
Elke, Klaros Yayınları
Elké: Ateşle Mühürlenen’de; bin yılların yorgun bilgileri,
şifacılık, cennetten kovulmuş melekler, doğaüstü olaylar ve karşılaşmalar,
kuşaklar boyunca süren ailelerin serencamları, Türk, Kürt ve Ermeni halklarının
iç içe geçmiş, dil ve din farklarının da ayıramadığı ortak kültür ve
tarihleridir anlatılan. Yolların, sürgünlerin, yoksulluğun, ayrılıkların ve
ölümlerin araya girdiği bu ölümcül kovalamacaya, Elké’nin binlerce yıl
öncesinden hasımları da katılacaktır. “…Ben ki kutlu ateşten ve ışıktan
gelenim… Âdem’den öncesi ve sonrası yaratılanlar şahidim olsun… Tanrının
lanetlediği bütün mahlûkata and olsun ki; senin ve senden sonrakilerin ocağı
huzur bulmayacak, toprağın bereket, soyun rahat yüzü görmeyecek; dirlik, düzen
tatmayacak. …İşte o zaman senin kıyametin başlayacak. Sen ve zürriyetin, asla
tanrı buyruğu ile ölmeyeceksiniz.” Bu anlatı; masalından kovulan kötücül bir
varlığın hikâyesidir.