Hıristiyanlıktaki “Yedi Uyurlar” efsanesi ile İslamiyet’teki “Ashab-ı Kehf” inanışı arasında bütünlük vardır. Her iki anlatıda da
Yedi Uyurlar, “Tevhit” yani Allah’ın
birliğine iman etmişlerdir. Dalgın Sular’ın
anlatı evreni, her ne kadar “fantastik bir evren” olsa da, geçmiş-şimdi ve
gelecek ekseninde “tarihsel gerçekliğin” bilgilerinden beslenmektedir. Teolojik ve tarihi metinlerde, Yedi Uyurlar
ikinci defa uyanmazlar.
Dalgın Sular evreninde ise Yedi
Uyurlar, 7. yüzyıldaki ikinci uyanışları
ile İslamiyet’i benimsemiş kişiler olarak “anlatı evrenine” dâhil
edilmiştir. Dalgın Sular anlatısında ilk uyuyanlar, altı kişidir. İkinci
uyanışlarında kendilerine İslamiyet’i tanıtan kişi ile yedi olmuşlardır. Üçüncü uyanışları ise, 14. yüzyılda gerçekleşir. Dalgın Sular anlatısının ilk sayılarında yedi uyurdan sadece üçü, karakter olarak belirginleşmiştir. Bu üç karakter: en
büyükleri olan Hadrianus, bir küçüğü Dion ve ortanca Maksi’dir. Dalgın Sular
anlatısında henüz kişilik özellikleri, serüvenlerini geliştirilmemiş ve
kolektif üretime açık “dört uyurlar”
daha bulunmaktadır.
İkinci Uyanış
İkinci uyanış, 7. yüzyılda Emeviler’in
İstanbul’u kuşatması sırasında, Efes’te
gerçekleşir. Mağarada uyuyan altı kişi uyanırlar, dışarıdaki ezan sesini
duyarlar ve bir çobanla karşılaşırlar. Çoban,
onlara Kur’an’dan bahseder. Kur’an
bilgisi ve ezanın anlamı ile kendi “Tevhit” inanışları arasındaki benzerliği
gören altı uyur, hemen “Müslüman”
olurlar. Daha sonra bu altı kişi, çobanı ve köpeği Kıtmır’i de yanlarına alıp, tekrar uykuya çekilirler. İkinci
uyanışlarından onlara katılan çoban, belirgin bir şekilde Keloğlan’ı anımsatmaktadır.
Doku Yırtılınca Uyanırlar
Dalgın
Sular’da zamanın dokusu ne zaman yırtılsa, Yedi Uyurlar uyanmaktadır. Onlar, zamanın dokusundaki yırtılmayı düzenlemek,
kargaşayı engellemek için Hızır ve Gece
Kraliçesi ile işbirliğine giderler. Fakat farklı kimlikleri ve özellikleri
olan Yedi Uyurlar, kargaşaya karşı mücadele ederken, nasıl hareket etmeleri
gerektiğinin kesin bilgisine sahip değildirler.
Dion (Dionysos)
Dion, karmaşık bir kimliktir. Dionysos’un
fizik üstü gücü, zamanın kutbu
olmasıdır. Her ne kadar kendisini, yetisini
ve geçmişini bilmese de zamanın dokusunda oluşan her yırtılma sonrası yaşanan
çatışma ve şiddet, onun yaşam alanı çevresinde şekillenir. Dion, hangi zamanda uyanır ise, kendini o zamanın bir kişiliği
sanmaktadır. Her uyanışında geçmişini
unutup, kendine yeni kimlik yaratmaktadır. Bizim anlatımızda, Hun
imparatoru Atilla’nın İstanbul’u işgal
etmesini engelleyen Dion’dur. Dion, 13. yüzyılda Bizans sarayında “Kralın Soytası” dır. 1980’lerde meydana gelen zamanın
dokusundaki yırtılma sonrasında Dion,
Ali isimli bir kunduracı olarak belirir.
Hain (Hadrianus)
Hadrianus’un gücü, savaşçılığıdır, fiziksel üstünlüğüdür ama aynı zamanda insani zaafları, tutkuları yoğundur. Hadrianus’un “Hain” ismi, Maksi’yi bir kadın için gece yarısı yolda bırakmasından
gelmektedir. Nerede şiddet, ölüm ve
isyan var ise; Hain orada belirmektedir. 13. yüzyıldaki üçüncü uyanışı
sonrasında Bizans askeri olan Hain, Haçlı
Seferleri’ne katılır. Hain, İznik’te Gece kraliçesi ile karşılaşır ve Gece Kraliçesi ile Hain, o gece birlikte
olurlar. Gece Kraliçesi, zamanın dokusundaki nizam için kendisi ile
birlikte çalışmasını ister; Hain bunu kabul eder ama bir şartı vardır. Bu
anlaşmaya göre Hain, zamanın içinde ne zaman uyanacağını, ne zaman dirileceğini
kendi bilecek, seçecektir ve anlaşırlar.
Hain’in bir sonraki görünümü, 1850’lerde Abhazya’dır. Şiddetin ve
isyanın merkezine yönelen Hain, Şeyh
Şamil’in askerlerine katılır; birlikte
isyan mücadelesi verirler. Bir gün Hain, ormanda bir diğer Dalgın Sular
karakteri Gupse (bebeğini satan
kadın) ile karşılaşır. Hain ilk görüşte Ahbaz güzeline âşık olur ve o gece
ormanda birlikte olurlar. Daha sonra Hain bilmez ama Gupse’den bir oğlu olur ve böylece Yedi Uyurlar,
ürüyerek insan soyağacına katılmış olur.
Maksi (Maximianus)
Maksi, Yedi Uyurlar’ın ortancasıdır.. Maksi’nin
yeteneği, insanların geçmişini
okuyabilmesidir. Maksi, ikilem ve belirsizlikiçinde yaşamaktadır. Üçüncü
uyanışları sonrasında Hadrianus ile birlikte Bizans askeri, savaşçısı olmuştur.
1980’lerdeki Haliç vakaları sonrasında
Maksi, yeni kurulan “Getto” yaşam
alanındadır. Bir yandan ÖKGE adına düzenin asayişi için çalışmak isterken; diğer yandan Dirilenler’in haklı olabileceğini
düşünmektedir. Bu ikilem içinde Maksi,
yavaş yavaş Hamlet’e dönüşür.