Başlangıçta Karanlık Vardı!
Bu yaz şehrin suları dalgın akacak...
Bir buçuk yıldır
üzerinde çalışılan, öyküsü onlarca kişi tarafından yazılan ve sayısı yüzlere
varan destekçinin katkısıyla hazırlanan Türkiye’nin bu çaptaki ilk kolektif
çizgi roman projesi nihayet raflardaki yerini alıyor.
Dalgın Sular projesi ilk olarak İskender
Savaşır tarafından geliştirildi. Öncelikli hedef, çizgi roman motifini
kullanarak travmatik deneyimler yaşayan gençler ve çocuklar için rehabilite
edici bir iletişim ortamı yaratabilmekti. Ancak proje zamanla ve her yeni
katılımla yeni şekillere ve işlevlere büründü. Birbuçuk yılın sonunda
Dalgın Sular, birbirlerini hiç görmeseler de birlikte çalışarak eğlenen ve öğrenen
pek çok insanın ortaya koydukları bir yayına dönüştü.
Bu süreçte ortaya çıkan ürünü,
kelimeleriyle, çizgileriyle, fiilen katkıda bulanların sayısı elliyi aştı
katıldı; fikirleriyle, maddi destekleriyle katkıda bulunanların sayısı dört
yüze yakın…
 |
Başlangıçta Karanlık Vardı |
Adapazarı’nda depremin yarattığı
travmayı kendilerinden uzaklaştırmaya çalışanlar, Ayazma’da gecekondularının
yıkılıp yerine devasa bloklar inşa edilmesine anlam vermeye uğraşanlar, Metris
Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunan çocuklar, tarihçiler, gazeteciler, yazarlar,
çizerler, müzisyenler, çevirmenler, mahalle bekçileri, hocalar, öğrenciler,
terziler, tasarımcılar, bankacılar, kırtasiyeciler, büyük ve küçük patronlar,
işçiler, işsizler, çizgi roman sevenler ve çizgi roman sevenleri anlamaya heves
edenler...
Hikâyenin hikâyesi alabildiğine gerçek
olsa da, kendisi fantastik bir nitelik taşıyor ve İstanbul’da geçiyor:
Günün birinde, belki de 1980‘lerde,
Haliç’teki temizlik çalışmaları esnasında makineler hassas bir şeylere dokunur.
Zamanın dokusu yırtılır ve geçmişte yaşaması, çoktan ölmüş olması gereken
insanlar belirmeye başlar İstanbul sokaklarında. Devlet yetkilileri,
durumun bir tür bulaşıcı akıl hastalığı olduğunu söylerler önce. Sonra ölülerin
belirsiz bir nedenle dirilip hayata karışmakta olduğunu fark eder ve bunu da
ahaliden saklamaya karar verirler. Derken ölümü kilit altına alıp, dirilişi de
kazançlı bir gösteriye dönüştürmek ikna olunası bir fikir olarak çıkar
karşılarına. Dirilenler Tarihi Yarımada’da inşa edilen gettoda sergilenmeye
başlarlar. Öte yanda, Ayazma adlı bir gecekondu mahallesinin hayatta kalma
mücadelesi vardır. Dirilenlerin içine hapsedildikleri müzeyi yıkmak,
gecekonduluların ise evlerinin yıkımına mani olmak için verdikleri mücadele
Hızır’ın ve Gece Kraliçesi’nin gözetiminde, Yedi Uyurların müdahaleleriyle
birleşir Dalgın Sular’da... Geçmiş ve bugün, özgür bir gelecek için işbirliği
yapar... Onları durdurmak isteyen devletin en büyük zaafı ise kendisini var
eden rasyonel çerçevenin dışına çıkamamaktır.
Dalgın Sular, öyküsüyle İstanbul’un
tarihten bugüne geçirdiği değişime ve dönüşüme göndermelerde bulunuyor. Ancak hikâyenin
öncelikli hedefi, bu çılgın dönüşümün travmasıyla başa çıkmak zorunda kalan
İstanbullulara geçmişle ve bugünle hesaplaşabilecekleri bir rehabilitasyon
zemini yaratmak. Bir başka deyişle, Dalgın Sular göçün, depremin, yıkımın ve
yeniden inşanın, gündelik hayatın, siyasetin, tarihin her gün üzerimizde
bıraktığı tortulara ortak bir anlam verme çabasından ibaret.
Haziran
ayından itibaren haftalık dergi olarak yayın hayatına başlayacak olan Dalgın
Sular’ı bayinizden ısrarla istemeyi ve çevrenizdeki insanlara tanıtmayı
unutmayınız...